KAYA Dayı sabah erken saatte kalkan ve bizi, canı sağ olsun sesi bangır bangır olan ev telefonumuzdan cumartesi- pazar her gün 7.30 da arayıp hatırımızı soran, Banaz’ın köyünde karısıyla yaşayan eşimin bir hastasıydı.
Yıllarca bizi bekledi köyüne, usanmadan “len dokturum gelsen bir, köyde sana bir yemek yedirsem” deyip durdu ama biz hiç gitmedik, gidemedik. Gidemedik diyorum çünkü artık ne O var ne de ev telefonumuz. Neydi onu böylesine dinç tutan, sabahın o saatinde mecbur olmadığı zamanlarda bile erken kaldıran. Bilirsiniz hayatı köyde geçen ve daha çok yazın ekim-dikimle uğraşan kışın hayvanlarına bakıp, bahçesinin ve damının karını küreyen bu insanlar vücut yorgunluğu ile gece 9.30 demeden uyurlar genelde ve tam da uykumu iyi aldım cinsinden söylemlere tanık olduğumuz saatlerde derin uykudadırlar.
Niye bahsettim KAYA Dayı’dan?
Günün nasıl geçtiğini anlamadığımız, herkesin derdiyle dertlendiğimiz, memleketimizde yabancılaştığımız, çocuklarımızın bile; değil yanı başımızda başka bir ilimizde bile çalışmak ya da yaşamak istemediği, şiddetin ve uyuşturucu bağımlılarının tehditleriyle korka korka gezebildiğimiz, insanların, hayvanların ve bitkilerin yok olduğu orman yangınları, seller ve depremlerin bizleri uyuyamaz hale getirdiği ama yaz deyince yazan, anlat deyince anlatan ChatGPT yani yapay zeka diyaloğu yaptığımız 2024 yılındayız. Vücudumuz pes etse de beynimiz bugün ne olacak diyerek uyanık kalmak için direnir hale geldi.
Eskiden, oldukça az yaşanılan “erken kalkmak mecburen, işe gitmek mecburen, mecburiyetten” diye şarkılara konu olan nadir zorluklar şimdi topyekûn sorunumuz oldu. Sadece okumak için gidilen büyük şehirler şimdi iş bulmak için tıka- basa dolan yerler haline geldi.
Hal böyle olunca o erken yatınca beynimizin bir komutuyla salınan, derin derin uyuyup fişek gibi kalkmamızı sağlayan MELATONİNE de OLANLAR OLDU.
Erken yatmak bir kenara, eve erken varmak bir hayal, erken kalkmak ise öğlenleri buldu. Üniversitede ya da lisede okuyan öğrencilerin gece 4’lere kadar oynadığı bilgisayar oyunları sayesinde sabahlar öğlen, akşamlar da sabah oldu.
Aslında melatonin 24 saat uyusam da dinlenemedim diyenlere tezat uyku süresinden bağımsız uyku kalitesini arttıran, gece yarısını uykuda geçirenlerde pik yapan yani karanlıkta epifiz bezinden salınan, ışıkta baskılanan bir hormon
Sizin anlayacağınız bizi güne muhteşem başlatan, bugün beynim radar gibi çalıştı dedirten ayrıca güçlü bir antioksidan olan ve sirkadiyen yani 24 saatlik uyku-uyanıklık ritminize uygun bağışıklık sistemini güçlendiren bir hormon. Daha ne istiyorsunuz aslında gününüzün yorgunluğunu almak ve dipçik gibi kalkmak için vurun kafayı yatın. Desek de eskiden yapılan meşgaleler ve beden yorgunluğu ile geldiğiniz ninenizin evinde ateşi alazlı kül doldurulmuş kapakta yapılan türüm türüm kokan börek ve vişne hoşaflarının, sabah 7.30 için öğlenler oldu kalkın cümlelerinin, sokakta akan çeşmelerin, okula 1 km olsa da yürüyerek gidilen sabahların, anneannemin sadece telef olmasın diye içtiği Aspirin yerine onun deyimiyle vara yoğa ilaç kullandığımız, havalı ingilizcemizle sublementleri eksik etmediğimiz, tabir kaba olacak tuvalete bile arabayla gittiğimiz, gelsin com. gitsin com. alışverişlerimiz ile bedenimizi tanımadan yaptığımız ağır ya da yaşımıza uymayan egzersiz metotlarıyla kendimizi aldatıyoruz.
Vücut kanmayınca da OLANLAR OLUYOR BEYNİMİZ UYUMUYOR…….
Ben aslında saydığım çoğu şeyin değişmesinden rahatsız değilim. Boşa akan çeşmelerin, hijyene önem verilerek yapılan evlerin, soba zehirlenmesinden kurtulmamızın, kışın karlara saplanan kara-buza uygun olmayan ayakkabılarımızın değişiminin, daha hızlı pişen yemeklerin ve bize hayatı kolaylaştıran şeylerin hepsinden memnunum. Bu dönemde kendimize ayırdığımız sürenin kıtlığından, çabuk bıkmamızdan, eyvallahımız olmamasından, yakışanı yapmayışımızdan, arsızca kıskançlıklarımızdan, bana iyi geldi sen de yaptıcılıktan, hazımsızlıktan ve en önemlisi hoşgörüsüzlüğümüzden üzgünüm. Hepsi de bizim yaptığımız değil belki ama bize stres yaratan ve beynimizi boşaltmamızı engelleyen etrafımızdaki davranışlar. Bu halde ne uyuyabiliriz ne melatonin salgılanır ne de dinç kalkabiliriz.
Naçizane tavsiyem her yazımda olduğu gibi başkasının derdiyle dertlenmeyin,
sinirlenin ama dozunda;
kendinizi sevin ama dozunda;
yiyin ama dozunda;
eskilerin deyimiyle “kültür-fizik yapın” ama dozunda.
Çünkü dozunda alınmayan her şey ZEHİRDİR.
SİZLERİ ECELSİZ ÖLDÜRÜR…..
Sevgilerimle
Doç. Dr. Ayşe ÖZDEMİR
GÜNDEM
22 gün önceGÜNDEM
21 gün önceGÜNDEM
28 gün önceGÜNDEM
05 Kasım 2024GÜNDEM
05 Kasım 2024GÜNDEM
05 Kasım 2024GÜNDEM
05 Kasım 2024GÜNDEM
05 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.